4 Şubat 2018 Pazar

Bir Zamanlar Safranbolu'da



“Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler, onun sadece bir sayfasını okurlar.” (Augustinus)


Bu sözü duyduğumda çok gezen mi çok okuyan mı sorusunu daha iyi anladım. Dünya bir kitap ve biz o kitabı iyi okumalıyız.


Geçen yaz Ramazan Bayramında annem abimlerle umreye gittiği için evde ablam, babam ve ben kaldık.
Biz de bu bayram evde oturmak yerine uzun süredir aklımızda olan Safranbolu'ya gitmeyi tercih ettik.
( bayramda gezi turu güzel olabilir ancak benim çok tercih ettiğim bir durum değil. Bayramı aile, akraba ile beraber memlekette geçirmeyi tercih ederim. bunu belirtmek istedim)








Kısaca Safranbolu;



Sahip olduğu zengin kültürel mirası kent ölçeğinde korumadaki başarısı Safranbolu’yu “Dünya kenti” yapmış ve Safranbolu, UNESCO tarafından 17 Aralık 1994 yılında “Dünya Miras Listesi” ne alınmış.




Safranbolu, antik devirde ‘Paplogonya’ olarak bilinirmiş.



 1196 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın Oğlu Muhittin Mesut Şah tarafından alınmış ve Türklerin egemenliği altına girmiş. Safranbolu tarih boyunca çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirdiği gibi Türk Beylikleri ve Osmanlılar arasında da el değiştirmiş. 1423 yılından itibaren de Osmanlıların kesin egemenliğine girmiş.






İlk durak;
Kent Tarihi Müzesi


Hükümet konağı olarak inşa edilmiş, çıkan bir yangınla kullanılamaz hale gelmiş. 2000 yıllarda Kültür Bakanlığınca restorasyon edilmiş ve müzeye dönüştürülmüş. Çok güzel bir bahçesi, hemen arkasında saat kulesi var. 






Ayrıca Safranbolu'yu tepeden kuş bakışı izlemek için çok ideal bir konum.





Tepeden aşağı koşun;
Cinci Han


Sultan İbrahim’in Anadolu Kazasker'lerinden Cinci Hoca (Kazasker Hüseyin Efendi) tarafından memleketi olan ilçeye bıraktığı eserlerden biri.
Ortadaki avluya açılan iki katlı revakların gerisine odalar, güney batısına ise avludan geçilen ahır bölümü yerleştirilmiş. Avlunun ortasında bulunan havuz genel görünümünü bugün de koruyor.




Adı korkutmasın ama;
Cinci Hamamı

Han yaptıran Cinci Hoca durur mu adına layık bir hamamı da hanın yakınlarına inşa ettirivermiş.
İlginç bir kubbesi var.
İçine girmedim ama girseydim diye pişman oldum.






Safran dışında bol olan başka şeyleri de var

Safranbolu Çarşısı'nın

Bakırı, gümüşü, sepetçisi, geleneksel el sanatları ürünlerinden yöresel yemeklerine çok geniş bir yelpazesi var bu çarşının. 
Ben en çok Bakırcılar Çarşısını beğendim. O çarşı beni daha kısa yoldan geçmişe, tarihe götürdü.
Safranlı lokumlarını mutlaka tadın. Safran eskiye nazaran çok satılmasa da bulunuyor.







Onun dışında Türkiye'nin her turizm beldesinde bulunan anahtarlık, magnet gibi hediyelik eşyaları almak bana göre değil.
Ama mesela ablam her gittiği yerden bir magnet alıyor. Güzel de oluyor.
Burada tercih sizin öz şahsi iradenize ait.





Tokatla ne alakası var
Tokatlı Kanyonu'nun

Tokatlı kanyonu Safranbolu yakınlarında keşfedilmeyi bekleyen bir doğa harikası. Hemen yanı başına yapılan Kristal Cam Teras kanyonun çekiciliğini artırmış. 
Ayrıca diğer tarafındaki İncekaya su kemeri de görülmeye değer. Uzun ve bitmez gelen merdivenlerden sonra sizi derinlerde mavi ve yeşilin ahengi karşılayınca gözler bayram ediyor.




Kristal Cam Teras

Hop! Gözler yukarı!


Ayağınız altında Tokatlı Kanyonu. Sanki boşluktasınız. Galoş giymek zorunda oluşumuzu sevmiyorum ama napalım. 







Üzerine çıkılabilen su kemeri. Ben çıkamadım, siz çıkın. Efsane bir manzarası var gibi duruyor. 
Bu kemeri uzaktan izlerken şunu düşündüm; su seviyesi nerdeymiş nereye düşmüş???
Ah be ah...








Kanyonun içindeki kafelerden biri de soluklandık, Safranbolu gazozu içtik. 
Nerde yöresel, üstünde Safranbolu yazan bir şey görsek atladık.
Yaşasın yerli turistlik!






Kanyonun içinde at çiftliği de var. Bununla ilgili diyeceklerim bu kadar.






Uyan, mağaraya geldik!
Bulak Mencilis (ne demekse) Mağarası

Safranbolu'dan ayak ve el parmaklarının sayısınca km uzaklığındaki mağarayı görmeden geçemezdik. 
Adının anlamını bu yazıyı yayınladıktan sonra araştıracağım. Normal de hemen google yapardım ama kaçmış dikkatimden.







İlk defa bu büyüklükte bir mağaraya girdim.
Mağara insanları acayip sportif insanlarmış. Atalarımıza hiç çekmemişiz.
Mağaranın hepsi gezilebilir değil ama 3-4 km bile size yetiyor.
İçerisi çok güzel, yaz kış 15 derece idi galiba. 





Ve geri vites!

Bir gün konaklamalı gezimizin sonuna geldik. Kısa, dinlendirici bir tatil yapmak istiyorsanız listenize Safranbolu'yu eklemeyi unutmayın derim. 


Dünyayı Okuyalım!

vesselam.





2 yorum:

  1. Kastamonu'dan Safranboluya gitmiştim. Safranbolu idarecilerini ve halkını; tarihi korumaları konusunda yetenekli buldum. Hatta Kastamonu için üzüldüm. Yerel mimari ve dokuyu Kastamonu kalesi ve çevresini koruyabilseydi; Safranbolu'dan daha çok dikkat çekerdi. Kastamonu da ilginçtir; Osmanlı Yükselme döneminde hizmet etmiş insanların yapıları var. Selamlar.

    YanıtlaSil
  2. Safronbolu deyince aklıma ilk evleri geliyor.Doğal yapısı ile gezmeyi en çok istediğim yerlerden.Özellikle şu cam teras çok ilgimi çekti..

    YanıtlaSil