18 Aralık 2018 Salı

İslam ve Fotoğraf




 anbiriktiricisi 

Uzun mu uzun bir aradan sonra tekrar Selamun aleyküm.

En son bloğa yazın ortalarında yazı eklemiştim. 
Çok tembellik ettim, farkındayım. Ama sağlam bahanelerim var. Bahanelerden de öte muhteşem bir konu ile geri döndüm-yani bence muhteşem-; İslam ve Fotoğraf.





Bu konu ile ilgili uzun süredir araştırma yapmak, bilgileri bir araya toplamak istiyordum. Vize döneminin bitmesi ile 
-sonunda- bunu gerçekleştirebildim. 

Bu konunun İslam ve ''...'' şeklinde seri halinde devamı gelebilir. Bu konu da önerilerinizi bekliyorum.
Kısa(!) bir girişten sonra o zaman konuya geçelim. 
Vira Bismillah!

İslam ve Fotoğraf


Öncelikle fotoğraf kelimesi ve kısaca fotoğrafın oluşumu hakkında kısa bir bilgi geçelim:

Fotoğraf Yunanca ışık ve çizmek kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor, ışıkla çizmek gibi bir anlamı var. Çok hoş değil mi? Ben bayılıyorum bu anlamına.

Tarihi ise; fotoğraf kesin olarak şu tarihte icat edilmiştir diyemiyoruz. İcadı çok aşamalı gerçekleşiyor. 
Temeli 8.yüzyılda İbn-i Heysem'in optiği keşfi ile başlıyor. Leonardo gibi bir çok bilim adamı optiği kullanıp ışığın geçirgenliği, yansıması üzerine bir çok deney yapıyorlar. Karanlık oda ve bu odadaki ufak bir deliğin odanın dışına görüntü aksettirmesi fotoğrafın icadında temel taşı oluşturuyor. 
Cabir bin Hayyam gümüş nitratın güneş ışığıyla karardığını bulması ise fotoğrafın yüzey üzerine kaydedilmesinde kilit buluş oluyor. 
Böyle böyle bir mucit onu ekliyor, biri başka madde ekliyor  yaklaşık 17-18. yüzyıllarda fotoğraf artık yüzey üzerine kaydedilebilir oluyor. 
Bundan sonraki gelişmeler çorap söküğü gibi ilerliyor. 
Normalde bu bilgileri hiç yazmayacaktım ama yayının biraz(!) bilimsel olmasını istediğim için yazdım. 
Ama buraya kadar, sıkıldım. 

Hadi fotoğrafın İslam dünyasına girişine geçelim;


Fotoğrafın İslam Dünyasına Girişi



III.Selim ve özellikle II.Mahmud sonrasının İstanbul'u ve Osmanlısı Avrupa'yı takip etmeye çalışan, Avrupa'dan haberler kollayan bir manzara içerisindedir. 
19.yüzyıl Osmanlı gazetelerinde Avrupa'daki icatlardan, buluşlardan tercüme suretiyle bir çok haber yayınlanmış.
 Bu şekilde fotoğrafın Avrupa'da keşfinin üzerinden çok geçmeden Takvim-i Vekayi gazetesinden bir belge de fotoğrafın icadı haber yapılmış.

Ayrıca İstanbul o sıralarda hala dünyanın en büyük başkenti ve Avrupalı için Doğu'ya açılan kapı, yeniliklerini satacağı geniş bir pazardır. Bu hava içerisinde Osmanlı ve İstanbul Avrupa dışında fotoğrafın ulaştığı ilk yerlerden biridir.

O dönem padişahların yeniliklere karşı olan tutumları sayesinde fotoğraf hızla yayılmış, Galata'da bir çok stüdyo açılmış, padişahların saray fotoğrafçıları olmuştur ki II.Abdülhamid bizzat kendi fotoğraf ile çok yakından ilgilenmiş.
 Tüm vilayetlerden fotoğraflar getirtmiş, bunları albümler halinde muhafaza etmiş. 
Halen Yıldız Arşivinde olan bu fotoğraf albümleri o dönemin canlı şahitleridir.

Hemen şuracığa II.Abdülhamid'in fotoğraf merakıyla ilgili bir fotoğrafçı romanı bırakıyorum: Yıldız'ın Gözü, tavsiyedir.

Böylelikle İslam dünyasına giren fotoğrafı şimdi de dini bakımdan yani şer'an ele almak istersek;



Fotoğrafın Dini Hükmü


İslam dininde hükümlerin kaynağı dörttür; 
Kur'an, sünnet, icma(alimlerin görüş birliği), kıyas(sebepler üzerinden benzer görüşlerden hüküm çıkarmak). 

Biz de bu sırayla fotoğrafın hükümlerini inceleyelim.

(Burada şuna dikkat verelim; İslam'da hiç bir alim Kur'an'ı pas geçip sünnete, sünneti es geçip kıyasa bakmamıştır. Günümüzde bu çok sık karıştırılmıyor mu sizce de? Hadisten çıkarılan bir hükme sanki Kur'an es geçilmiş de çıkarılmış gibi davranıp ben bunu kabul etmiyorum Kur'anda yok diyenleri kastediyorum. Neyse onları ayrı bir yazı da yerelim, konuyu dağıtmayın.) 

Fotoğrafın Arapça karşılığı olan tasvir/savvir kelimesi bir çok ayette yarattı, şekil verdi anlamında kullanılmıştır. Bu fiil aynı zamanda resim yapmak anlamına da gelmektedir. Ancak bu kelimeler üzerinden yasaklayıcı hiç bir ifade yoktur.

Sünnette ise; öncelikle İslam dininin bilhassa putperestliği ortadan kaldırmayı amaçladığını unutmamalıyız. Bu sebeple eski inançları olan putperestliğe dair her şeyi kesin bir şekilde yasaklaması en makul olandır.
Putperestliğin yeni terk edildiği bir zamanda Efendimiz(s.a.v)'in suret yapanların azap göreceği şeklindeki sert tutumunun anlaşılması gerekmektedir. 
Bu yasaklayıcı hadislerin çoğu kitapların 'libas' yani elbise-giyinme bölümlerinde geçmesi o zamanda resmin en çok bu alanda kullanıldığına işarettir.

Yine bir hadis-i şerifte geçen ''Musavvirlere; haydi bakalım yarattıklarınıza bir de can verin'' şeklindeki ifadenin tapınmak hususunda Allah ile boy ölçüşme kastıyla resim ya da heykel yapanlara ilişkin olduğu sonucu İbn-i Abbas'ın tefsirinde açıklanmış, alimlerin çoğu tarafından da muteber bir görüş olarak kabul etmiştir.

İslam'da suretin yasaklanması hadislere dayanır. Bu hadislerde de ''yarattıklarına can vermek, ruh üfleme, Allah'a ortak koşma'' gibi ayrıntılar mevcuttur.

Ayrıca suretin yasaklanmasını bazı alimler sedd-i zerai kapsamında ele almışlardır. Yani; şarap yasağından sonra şaraba has olan özel kapların yasaklanması gibi putları anımsatacak resimlerin yasaklanması da oluşabilecek geriye dönüşü engellemek içindir.

Şu kesindir ki dinimizde tapınmak veya tazim göstermek amacıyla fotoğraf, resim ve heykel yapılması haramdır.


Bu şartlar içerisinde fotoğrafın meşruluğundan ziyade kullanım tarzı ve amacıyla ilgili sınırlamalara dikkat edilmelidir. Efendimiz (s.a.v)'in surete sıcak bakmamasının sebebi içinde bulunduğu toplumun suret görünce hemen putlaştıran, tapınmaya başlayan bir toplum olmasıdır.

Günümüzde alimlerin ittifakı ile fotoğraf caizdir.

Aksini iddia eden ile bir çay içebiliriz? 
İnşallah fayda veren bir yazı olmuştur. Bana verdi de sizi bilemem. 

Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

SON