Bütün soğukluğunu henüz yeni olmasıyla açıklayarak. Ve bir yolun başında olduğuna iman ederek. Yazmaya bir sözüm var.
Yola iman ettim. Görmeye değil hissetmeye ibadet ediyorum. Tüm hislerin diri diri gömüldüğü bu vakitlerde, kendi cahiliye devrimin bitişini izleyeceğim.
Yazma riskini sırtlandığım günlerde “kelimelerin çok yeni biraz tozlu raflardan seç cümlelerini” diyerek konfor alanıma beni geri şutlayan zatı muhteremi nasıl bu kadar dikkate almışım. İşte o kadar acemiymişim. Ben günlük yazacakmışım onlar da bunlar alkış tutacakmış. Hay bana!
Çok mu ortalığa saçılan kelimeler bunlar? Af dileyemem, suç hislerin. Hislerim benim mi? Kısmen. Kısalık emekli şairlikten. Şaşırdınız mı? Şiir yazardım eskiden. Şimdilerde sohbet edesim var. Yazdığım şiirlerin sadece ilk cümlesi güzel. Tek cümlelik şiir isteyen için ortaya karışık bir şeyler yaparım.
Şehre giriyorum. Önde peder ile valide duyamadığım tondan konuşuyorlar. Gidişim dün gibi aklımda değil. Dünü hatırlamak için bir yedi güne daha ihtiyacım var. Yarın ihtiyaç fazlası.
Yol yazdırdı. Ben hala küstüm her bir harfe. Hem de deli gibi severken. Verdiğim sözün arkasında, vermediğimin önünde. Bütün sözlerimle yürüyerek.
Sevmem için bir yol olman gerek. Sense bir duraksın. Güvendesin, yerli yerindesin. Ben hiç bir yolcuyum. Durma hadi yol.
La la la! Ay ay ay! Anlaşılmamanın tüm konfor limitini kullandım. Upuzun bir aradan sonra yazdım ya, bence dünya için hala ümit var. Kurtulmak zor değil. Yeter ki sana inansınlar sevgili dünya. İnandır kendine bizi.
Ne diyorsunuz iyi mi böyle? Dağıtayım mı sağı solu? Yoksa hükmümü kestiniz mi? Verdiniz mi el alem kontenjanından cüsseli bir 3 hayır. Var olun. Yoksa nasıl mümkün olur benim için anlaşılmamak. Sizinle inatlaşmıyorum, sizi bilmiyorum.
rahat.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil